17 Temmuz 2010 Cumartesi


HEDEF KİTLENİN SINIRSIZLIĞI
Bir çalışma yapmak… Ama kendin için değil… Hayata hep umutsuz bakan öğrenci arkadaşlar için… Yeter mi? Yetmez… Dünya onlardan ibaret değil… Yukarıdaki hedef kitlenin ebeveynlerini de ekleyelim. Yeter mi? Yetmez… Toplum onlardan ibaret değil ki… Ya hedef kitle dışında kalanlar ne yapacak?Onların sorunlarını kim çözecek? O zaman yapılacak çalışma; içinde yaşanılan ilin her bir ferdi için yapılsın… Yeter mi? Yetmez… Herkesi kapsamıyor bu çalışma… Tamam, aziz vatanımızın bütünü için çalışalım.Az dinlenir, çok çalışırız.Bu sefer “yeter mi ?” diye sormuyorum…
İlkokulda öğretmenim söylemişti: “Herkes kendi kapısının önünü temizlerse sokaklarımız tertemiz olur”… Bu mantıkla, hedef kitleyi genişletmeye gerek yok… Az önceki cümle doğru mu acaba, diye sorsam sizlere… Siz düşüne durun ben cevabımı söyleyeyim… “Değil… Doğru değil… Amacımız herkese temizlik yaptırmak yani çözüm buldurtmak değil ki… Eh ne peki amacımız? Amacımız temizlediğimiz yerin/kapattığımız yaranın bir daha kanamamasını sağlamaktır…”
Çevre çok önemlidir… Sizin eviniz çok huzurlu ama komşunuzda her gün kavga gürültü…Sizin huzurun bir değeri olur mu bu durumda ? Sıfır herhangi bir sayının soluna gelince bir değer ifade etmez… Soldayken dudak bükülen “sıfır” sağa gelince nelere kadir olabilir… Çevrede sağdayken size değer katar…
Şimdi en son kaldığımız hedef kitleden devam edeyim… ( belki unutmuşsunuzdur en son bütün vatandaşlarımız için bir çalışma yapıyorduk) Meşhur sorumuzu sorayım… Yeter mi? Cevap: (bu da meşhur cevabımız) Yetmez… Çünkü… Ülkeleri tarumar olmuş savaş mağdurları ne olacak? Hakları gasp edilmiş yeryüzü insanlarının yanında kim yer alacak? Kısaca öyle bir çalışma/proje yapılmalı ki doğudan batıya, Beyaz Sarayın arka sokaklarındaki garibanlardan, Afrika’daki insanların sorunların çözümüne kadar; geniş bir yelpaze, insanların hizmetine sunulmalıdır…
Tabi ki de bir anda en yüksekten başlanılmamalıdır… Aşağıdan yukarıya…Merdivenler teker teker çıkılmalıdır…Başarı böyle gelir…
Bir şeyler yapmak lazım… Olayları sadece izlemek veya kısır konuşmalarda bulunmak yerine içinde çözüm önerilerinin de bulunduğu geniş kapsamlı çalışmalar yapmalı, her bir birey….
Vakit toparlanma vaktidir... Kayıtsız kalmamak için,en alt tabakadan başlayarak tüm insanlık için çalışma zamanıdır…Hazır olun… Bekleyin… Ve “tüm insanlık için neler yapılabilir?” sorusuna cevap aramaya çalışın…

29 Haziran 2010 Salı

KARNE ve TATİL


Okullar kapandı… Milyonlarca öğrenci sezon finalini, ellerine tutuşturulan karnelerle yaptı...Bilmiyorum hala tahtalara “Akdeniz,Karadeniz karneleri isteriz …” diye yazıp birde bu cümleyi büyük bir heyecanla haykıran öğrenciler mevcut mu okullarda…Bizim ortaöğretim kurumlarında yoktur… Bunu kesin olarak söyleyebilirim…Ama ilkokul sıralarının masumluğunu taşıyan öğrenciler mutlaka bu adeti icra etmiş ve sonunda kırmızı veya mavi kurdelelerden müteşekkil peki iyilerle dolu karnelerle “büyük buluşmayı” sağlamışlardır… Elbette ki bir liseliden böyle bağırması,karnesine kurdele takması beklenemez. Ama kuru kuruda bir dağıtım töreni olmamalı…Mesela bizim sınıfın karnelerle buluşması sade ama güzeldi…Liste sırasına göre karnesini almaya kalkan arkadaşımızı yerinden kalkıp tekrar geri gelene kadar tüm “yolculuğu” boyunca alkışladık…Karne iyidir-kötüdür…Olsun üstünde bizim ismimiz yazıyor ya bu “o kağıt parçasıyla” aramızda sıcak bir ilişkinin doğması için makul bir sebeptir…
Aslında tamda bu noktada zihinlerimizde “yahu nedir bu karne ?” diye bir soru belirebilir… Bir kelime hakkında esaslı bilgilere ulaşmak istiyorsanız Türk Dil Kurumunun “Büyük Türkçe Sözlüğü” bu iş için muazzam bir kaynak… (http://www.tdkterim.gov.tr/bts kaynağın linki…) Öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimleri tarafından verilen ve her dersin başarı durumu ile devam, sağlık, yetenek ve genel gidiş durumlarını gösteren belge.Diye tanımlanmış “karne”… Sadece öğretime odaklı bir okul hayatımız olduğu için maalesef karnelerimiz de böyle… Yani yukarıdaki tanım pek de uygulanmıyor aslında…
Gelişen teknolojiyle belki de bizler son “kağıt üzerine basılı karne” alan öğrenciler olacağız… Artık bütün notlarımız internette… “Yani karne basmaya gerek yok” gibi bir mantık doğabilir…Bence notlar değil internette evlerimize posta yoluyla gönderilse bile, hani derler ya “her işin bir raconu var” işte okulunda raconu son gün basılı karneleri alıp evin yolunu tutmaktır…
Birde maalesef ki biz öğrencilerin bütün uğraşı o kağıt parçası için…(acaba kağıt parçası çok mu aşalayıcı oluyor?) Sınav dönemlerinde bütün bir uğraş onun için…Sınavlar bitince işlem bitmiyor ki…Önce sözlülerin yüksek gelmesi için çalışmalar…Bunların bitmesiyle asıl önemli kısma sıra geliyor…Hesap faslı…Şöyle gelir,böyle gelir tarzı tahminlerle dolu kısım…
Yeni dönem gelene kadar önce geçmişi muhasebe etmelisin ardından da “tatili” en iyi şekilde değerlendirmelisin… uyarısında bulunan üniversiteli bir ağabeyimin cümlesini sizinde dikkate almanızı tavsiye ederim…

12 Mayıs 2010 Çarşamba

alfabenin 29 harfinden bazılarını belirli kombinasyonlarla bir araya getirmeye çalışıyorum.... başarılı olunca paylaşacağım sizlerle ....